6 Mayıs 2021 Perşembe

Gürkan İNÇAMUR/Kalabak Ortaokulu İşbirlikçi Masalımız Yeşil Çınar

 

YEŞİL ÇINAR

(Bulut avcılarına karşı)

            Bir varmış bir yokmuş, bir varmış bir yokmuş diye bulutlara şarkılar söyleyen Çınar adında bir çocuk varmış. Uzun yemyeşil ormanlarla kaplı dağların eteğinde bir evde yaşarmış. Evlerinin önünden akan dere düzlüğün sonundan bir kanyona dökülürmüş. Derenin döküldüğü yerde uçuşan su damlacıklarına güneş vurunca uçurumdan aşağıda kocaman gökkuşağı ortaya çıkarmış. Çocuk da buraya gidip gökkuşağını izlemeyi çok severmiş. Yeşillerin arasında suyu ve ağaçları çok seven bu çocuk bu güzel çiftlikte ailesiyle mutluca yaşarmış.

            Bir gün anne ve babası ve küçük kız kardeşi Lale ile ormana pikniğe gitmişler. Babası Çınar’a hep nasihat verirmiş: ‘Oğlum küçük Çınar, bir gün büyüyüp kocaman olacak ve bu ormanların koruyucusu olacaksın. Dedenin sana verdiği o kolyeyi sakın boynundan çıkarma. Deden seni çok severdi’. Çınar bunun nasıl olacağını anlamazmış. Hepsi mutluca pikniklerini yaparken Çınar ve Lale top oynamaya başlamışlar. Lale topa hızlıca vurunca top çalıların arasına kaçmış. Çınar topu almaya çalıların arkasına giderken bir ağlama sesi duymaya başlamış. Kardeşinin ağladığını sanarak geri dönmüş ve bakmış ki Lale ağlamıyor ve onun topu getirmesini bekliyor. Çınar bu kez tamamen çalıların arkasına dolaşıp bakmış ki orda küçük bir fidan yaprakları solup aşağı doğru sarkmış ve ağlıyor. Ama gözyaşı da yokmuş. Çınar küçük fidancığın susuz kaldığını anlamış. Önce topu alıp kardeşine vermiş. Sonra babasından bir şişe ile su istemiş. Suyu alan Çınar hızlıca küçük fidana koşmuş ve suyu fidanın dibine dökmüş. Fidancık çok mutlu olmuş yaprakları tekrar canlanmış ve Çınar’a teşekkür etmiş. Sonra başını kaldırıp ormanın diğer tarafını gören Çınar çok şaşırmış. Bahar mevsiminde olmalarına rağmen ağaçların yaprakları hep sararmaya başlamış. Bunun neden olduğunu merak eden Çınar az önce su verdiği fidana sormuş: ‘ neler oluyor burada? Neden yapraklarınız yeşil değil bu mevsimde?’. Fidancık :’benim boyum çok küçük olduğu için bir şey göremiyorum. Onun için bilmiyorum ama ben doğduğumdan beri çok az su içtim, az ilerde babam var istersen ona sor’ der. Çınar da az ilerde kocaman gövdesi ve yüksek dalları olan ağaca giderek konuşur. ‘Merhaba, ben Çınar küçük fidanın babası siz misiniz? Burada neler oluyor acaba neden ilkbahar ayında yapraklarınız sararmaya başlamış’. Büyük ağaç gözlerini açar ve :’ Merhaba evlat, ben Koca Çınar, bu ormanın en yaşlı ve en bilge ağacıyım. Biz de seni bekliyorduk. Yıllar önce yine böyle bir sorun olmuştu. Bizi büyük deden kurtarmıştı’. Bunları duyan Çınar hem şaşırmış hem heyecanlanmıştı. ‘Nasıl bir sorun bu hem ben sizi nasıl kurtarabilirim ki?’ diye sormuş. Koca Çınar anlatmaya başlamış’ bu uçsuz ormanların sonunda kavurucu sıcakların olduğu bir yer var. Burada yaşayan Karaten adında uçan büyük kertenkeleler var. Sayıları çok fazla olduğu için çöllerini büyütmeye karar verdiler. Ve bizim yağmurlarımızı engellemek için bulutlar çoğalınca uçarak gelip bulutlarımızı yiyorlar. Biz de yağmur olmayınca susuz kalıp kuruyoruz. Biz kurudukça onların toprakları genişleyip büyüyor. Bunu engellemenin tek yolu ise karatenlere ormanın güzel kokusunu ulaştırmak. Bulutların üzerine gelip onları içlerine çekerek kaçan karatenler orman ve çiçek kokusunu hiç sevmezler. Bunu bizim için yıllar önce senin deden yapmıştı. Biz ormandaki tüm ağaçlar ve çiçekler kokularımızı ve güçlerimizi yaprak şeklinde bir pelerine aktarıp onu senin dedene vermiştik. Deden de onu takıp bulutların üzerinde uçarak bizim güzel kokularımızı bulutlara bırakmıştı. Kokuyu alan karatenler kaçıp bir daha gelmeye cesaret edememişlerdi. Biz de bu zamana kadar yapabildiğimiz kadar büyüdük ve çoğaldık. Deden  senin gibi derenin döküldüğü uçurumun kenarına gidip gökkuşağıyla konuşarak arkadaş olmuştu. Gökkuşağı da ona su damlacıkları gibi nasıl uçacağını öğretti. Gök kuşağı benim de çok yakın arkadaşım. Deden yaşlanınca tüm güçlerini boynundaki o kozalak şeklindeki kolyeye aktarıp sana bıraktı. Sen de bu sayede karatenler tekrar ortaya çıkıp bizler susuz kalınca seslerimizi duyabilmeye başladın. Artık her şeyin konuşmasını duyabilir ve anlayabilirsin.  Yaprak pelerinini de gök kuşağının dereden başlayan ucuna bıraktı. Artık yapman gerekeni biliyorsun evlat. Gidip gökkuşağından kayarak o pelerini al ve bizi karatenlerden kurtar’.

 Koca Çınarın anlattıklarını duyan küçük Çınar geri dönüp olanları babasına anlatmış. Babası da durumu öğrenen Çınar a artık ekinlerinin yağmur yağmadığı için azaldığını ve koca Çınar’ın haklı olduğunu söylemiş. Ne yapması gerektiğini artık iyice anlayan Çınar ertesi sabah kanyonun kenarına giderek derenin aşağı döküldüğü yerin yanına oturmuş. Bu kez derenin sesini duymuş. ‘Hoş geldin Çınarcık. Yıllardır bizi duyabilmeni bekliyorduk. Pelerini alıp uçabilmen için sana yardım edeceğiz. Şimdi kolyeni avucunun içine al ve gökkuşağı çıkınca su damlacıklarım seni uçurarak onun üzerine götürsün.’demiş. Çınar da gökkuşağının görünmesini beklemiş. Güneş doğup gökkuşağı çıkınca hemen kolyesini avucuna almış ve su damlacıklarının üzerine binerek gökkuşağına gitmiş. Üzerinden aşağı doğru kayıp yeşil yaprak pelerini alarak takmış. Ve uçarak ormanın en büyük ve bilge ağacı koca çınarın yanına gitmiş. Gökyüzüne ne zaman gitmesi gerektiğini sormuş. Çünkü yağmur yağması için bulutların bir araya gelmesini çoğalmasını bekleyecekmiş. Koca çınar da karatenlerin oluşan en küçük bulutu bile hemen yuttuklarını her gün bir kere ormanın üzerinde uçup koku bıraksa bulutların artık çoğalabileceğini söylemiş. Onlar konuşurlarken hava birden hızlıca bulutlanmaya başlamış. Çınarın şansına havada o gün çok bulut biriktiği için çöldeki tüm uçan kertenkelelerin hepsi bulutların üzerine gelmiş. Bulutların yine yavaş yavaş yok olduğunu gören Çınar ormandan hızla yukarı doğru uçmaya başlamış. Bulutları delerek en üste çıkan çınar yeşil pelerininden ormanın güzel kokularını bırakmaya başlamış bulutların üzerine. Kokudan ne yapacağını şaşıran karatenlerin birçoğu bayılıp aşağı ormanın içine düşmüşler. Bazıları da uzaktan yeşil pelerini ile uçarak gelen çınarı görünce hemen çöllerine doğru kaçmaya başlamışlar. Aşağı düşen karatenleri ağaçlar kökleri ile hapsedip dökülen yaprakları ile üzerlerini kapatmışlar. Uzun uğraşlar sonucu tüm bulut yiyicileri uzaklaştıran çınar bulutlar iyice çoğalıp yağmur başlayınca yağmurla birlikte ormana inmiş. Tüm ağaçlar Çınar’ı yaprakları ile alkışlamış. Bilge koca çınar ise kahraman Çınar’a Yeşil adını vererek artık senin adın ‘Yeşil Çınar’ olsun demiş.

Tüm orman ağaçları, çiçekleri, kuşları ve böcekleri Yeşil Çınar’a teşekkür etmişler. Yeni açan çiçekler de pelerinine yeni kokular eklemişler.

Evine dönen Yeşil Çınar artık her gün pelerinini giyip gökyüzünde uçmaya başlamış. Dere ve gökkuşağıyla da çok yakın arkadaş olmuşlar. Babasının ektiği ekinler meyveler daha çok vermeye başlamış. Orman daha çok yeşillendiği için hava daha temiz olmuş. Yeşil Çınar, kardeşi Lale, annesi ve babası gittikçe daha da güzelleşen ormanların yanındaki çiftliklerinde mutluca yaşamaya devam etmişler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Nuran Demir Karaman Bahçelievler İlkokulu Seyhan Adana

Projemiz Anadolu Ajansı Haberlerinde...  tıklayınız.  Çocuk yazarların masal denemeleri 🥰 tıklayınız Son dakika haberleri ile tum kanallard...